GDAÜ Zirve Toplantısında Yaptıkları Konuşma

23.06.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Saygıdeğer Devlet ve Hükümet Başkanları,
Sayın Bakanlar,
Uluslararası Kuruluşların Değerli Yöneticileri,
Muhterem Misafirler,

Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Türkiye Dönem Başkanlığı adına hepinizi bir kez daha en içten duygularla selamlıyor, bu mühim Zirve Toplantısına evsahipliği yapmaktan ve siz değerli dostlarımı İstanbul'da görmekten duyduğum memnuniyeti yineliyorum.

Geçen sene Kişinev'de devraldığımız Dönem Başkanlığı'nı yakın dostumuz Karadağ'a devredecek olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Bu Zirveyi taçlandıran bir özellik de, Slovenya'nın aramıza katılmasıdır. Esasen biz Slovenya'yı hiçbir zaman bölge dışında mütalâa etmedik. Başarılarıyla gurur duyduk, bölgemizin sorunlarına katkı getirme çabalarını takdirle karşıladık. Slovenya liderliğini bu kararından dolayı kutluyor ve Cumhurbaşkanı Sayın Danilo Türk'e hoşgeldiniz diyorum.

Muhterem Misafirler,

Geçtiğimiz bir yıllık süre içinde Balkanlar önemli gelişmelere sahne oldu.

Ülkelerimiz demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlüklerine saygı ve kültürel çoğulculuk yolunda önemli adımlar attı.

Birçoğumuzda standartları yüksek, genel ve mahalli seçimler gerçekleşti. Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla entegrasyon bağlamında ciddi ilerlemeler kaydedildi.

Avrupa Birliği katılım müzakereleri ve adaylık sürecinde önemli mesafe alındı. GDAÜ üyesi bazı ülkelerin vatandaşları AB vize serbestisine dahil olurken, bazıları da Brüksel'den bu alanda umut vadeden işaretler aldı.

Diğer bazı üyelerimiz NATO Üyelik Eylem Planı'na (MAP) dahil oldular. Balkanlar gerek 2009 gerek 2010'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde güçlü şekilde temsil edildi ve edilmekte.

Keza geçen bir yıllık dönem zarfında bölgesel işbirliği ve iyi komşuluk ilişkileri alanında da olumlu gelişmeler yaşandı.

GDAÜ üyesi ülkeler arasında son 15 yıl içinde görülmemiş ölçüde bir ziyaret ve diplomasi trafiğine şahit olduk.

Bu temas ve ziyaretlerin hemen hepsinde bölgenin Avrupa ve Avrupa-Atlantik yöneliminin güçlü şekilde teyid edilmiş olması hepimiz için büyük bir mutluluk kaynağı teşkil etmiştir.

Kanaatimce, bu doğrultuda atılan en önemli adımlardan birisi, Sırbistan Parlamentosu'nun 30 Mart'ta, 15 yıl önce Srebrenica'da yaşanan büyük acıyı kınayan bir Bildiriyi kabul etmesi olmuştur.

Bu gelişmeyi Sırbistan ve Bosna-Hersek halkları arasında uzlaşı sağlanması yolunda atılmış önemli bir adım olarak görüyor ve Bildiride bu olayın kurbanlarının ailelerine yönelik bir taziye ve özrün de yer almış olmasından memnuniyet duyuyoruz.

Bütün bunların neticesinde, Balkanlar'ı uluslararası toplumun gündeminde yeniden üst sıralara taşımayı başardık.

Şunu tüm uluslararası camiaya bir kez daha yüksek sesle duyurmakta yarar görüyorum: Balkanlar, Avrupa'nın tarihi, coğrafi ve kültürel yönden ayrılmaz bir parçasıdır. Bizler, paylaşılan değerler temelinde geliştirmekte kararlı olduğumuz bu ortaklığı AB üyeliğiyle taçlandırmak hususunda azimliyiz.

AB'yi bir değerler manzumesi ve bir medeniyet projesi olarak görüyoruz. Hepimizin yolu AB şemsiyesi altında kesişecektir. Bundan eminiz.

Bölge ülkeleri olarak bu hedef doğrultusunda yürümeye kararlıyız. Bundan kuşku duyulmamalıdır. Buna karşılık, AB'den de tam üyelik yolunda olan ülkelere destek olmasını ve süreci geciktirici adımlardan kaçınmasını bekliyoruz.

Değerli Dostlarım,

Eski Yugoslavya'da cereyan eden savaşın üzerinden 15, NATO'nun Kosova'ya müdahalesinin üzerinden henüz 11 yıl geçti.

Avrupa'nın yakın tarihinin bu büyük travmasının atlatılmasının kolay olmadığını biliyorum.

Her ne kadar yaşanan acıların izleri hafızalarda hala canlılığını koruyorsa da, yeni nesillerin geleceğe umutla baktıklarını, bölgemizde yeni vizyonların geliştiğini görmekten mutluluk duyuyorum.

Genç nesillere bırakacağımız en büyük miras, farklılıklarımıza rağmen barış içinde birlikte yaşayabilme kültürünü aşılamak olacaktır.

Elbirliğiyle ve hızla ulaşmamız gereken en büyük hedef budur.

Tarih boyunca bölünme, parçalanma ve çatışma kavramlarıyla özdeşleşen Balkanlar'ın kötü talihini değiştirmeliyiz.

Balkanlar'ın artık acımasız, tuhaf ve karmaşık bir coğrafya olarak anılmasına engel olmalıyız.

Bu bölgeyi geçmişte bir dönem olduğu gibi, yeniden karşılıklı anlayış ve hoşgörünün yurdu yapmalıyız.

Farklılıklarımızın bizi ayrıştıran değil birleştiren, zenginleştirici unsurlar olduğunu kanıtlayabilmeliyiz.

Tarihten ihtilaf ve husumet değil dostluk, dayanışma ve işbirliği dersleri çıkartabildiğimizi gösterebilmeliyiz.

Kimilerince yorgunlukla anılmaya başlayan Avrupa'nın genç, dinamik ve enerjik yüzünün biz olduğumuzu somut olarak ortaya koyabilmeliyiz. Bir anlamda, aslında Avrupa'nın çevresi değil, kalbi olduğumuzu ispat edebilmeliyiz.

Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları,
Muhterem Misafirler,

Batı'ya açılan kapımız olan Balkanlar, Türkiye için büyük önem arzetmektedir. Türkiye, Balkanlar'da yer alan bütün ülkeleri, ortak sınırı olsun veya olmasın komşusu olarak görmektedir.

Birçok Balkan dilinde de aynı olan "komşu" kelimesi bu coğrafyada çok şey ifade etmektedir.

Tarihi, kültürel, insani ve siyasi sebeplerle Balkanlar'da olup bitenler bizi yakından ilgilendirmektedir. Türk halkının bu coğrafyada yer alan ülkelerin halklarıyla derin kültürel ve insani bağları mevcuttur.


Türkiye olarak:

--İnsan hakları alanında en yüksek standartlara ulaşmış,

--Dünya refahından hakettiği payı alan,

--Küreselleşme olgusundan yeterince yararlanan,

--Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla entegrasyonunu tamamlamış,

--Önemli ulaşım ve enerji nakil hatlarının kesişme noktası üzerinde yer alan,

--Demokratik değerleri, kültürel çoğulculuğu ve hoşgörü ortamını özümsemiş, barış içinde birlikte yaşamanın en güzel örneklerinin sergilendiği bir Balkanlar görmek istiyoruz.

Değerli Dostlarım,

Balkanlar, coğrafi ve kültürel olarak, Doğu ile Batı ve Avrupa ile Asya arasında bir köprü, bir geçiş noktası, bir kavşak işlevi üstlenmiştir.

Buna rağmen birbirimize ne kadar güç ulaşabildiğimiz de bir gerçektir.

Bugün Balkanların belli başlı şehirleri arasında doğrudan uçamıyorsak, Karadeniz'i Adriyatik'e, Tuna'yı Ege'ye otoyollarla layıkıyla bağlayamamışsak, bir şeyleri eksik yapıyoruz demektir.

Bu herkesten önce bizim sorumluluğumuzdur.

Bunu kısa sürede başarmalıyız.

Gelecek nesiller için bir şey daha yapmalıyız: Tarihten kaynaklanan çarpıtma ve önyargıları ortadan kaldırabilmek için uzun soluklu bir çalışmayı vakit kaybetmeksizin başlatmalıyız.

Bu kolektif çalışma bizim ufkumuzu genişletecek, aslında asırlar süren birlikteliğimizin zenginliğini gözler önüne serecektir.

Bu amaçla, Avrupa Konseyi ve UNESCO gibi kuruluşlardan destek alabileceğimizi düşünüyorum.

Unutmayalım, gelişmenin yolu öncelikle zihinlerdeki önyargılardan kurtulmaktan geçmektedir.

Değerli Meslektaşlarım,

Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme yönündeki ortak hedefimizde, AB ve NATO bizi bu ideale bağlayan tutkaldır.

Bununla birlikte, bölgemizi ilgilendiren sorunlarda tam bir sahiplenme duygusuyla hareket etmemiz gerektiği de bir gerçektir.

Balkanlar'ı büyük bir mahalle olarak düşünürsek, buranın asıl sakinleri biziz. Ortak değerlerimize, kültürümüze, imkan ve yeteneklerimize sahip çıkmalıyız.

Nihayetinde bölgenin kaderini bizlerin ortak iradesi belirleyecektir. Sorunlarımıza önce kendimiz çare bulacağız.

İhtilaflarımızı diyalog ve müzakere yoluyla çözmeye çalışacağız. Uzlaşmayı öğrenecek ve göstereceğiz.

Bu bağlamda, bundan iki ay önce, İstanbul'da çok sevindirici bir olaya şahitlik ettik.

24 Nisan'da davetim üzerine, çok değerli iki dostum Sayın Silajdziç ve Sayın Tadiç'le tam da bu mekanda biraraya geldik.

Oldukça samimi bir ortamda, teklifsiz ve cesurca ortak meselelerimizi ele aldık. Büyük bir açık yüreklilikle mevcut siyasi gündemi ve ortak geleceğimizi tartıştık.

Birçoğunuzun takdirlerini ifade ettiği ve önemli taahhütler içeren İstanbul Bildirisi'ni kabul ettik. Düzenli buluşmak konusunda anlaştık. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Bu vesileyle her iki Sayın Cumhurbaşkanı'na da bir kez daha şükranlarımı ifade etmek istiyor ve müteakip buluşmamızı sabırsızlıkla bekliyorum.

Değerli Dostlarım,

Avrupa'nın ayırt edici özelliklerinden birisi de "birlik içinde çeşitlilik" yaklaşımına paralel olarak çeşitliliği bir zenginlik olarak görmesi ve vatandaşlarının beklentilerine cevap verebilmesidir. Biz de bunu hedeflemeliyiz.

Bölgemizin sorunlarına ancak kapsamlı ve kapsayıcı politikalar geliştirilmesi halinde kalıcı çözümler bulabiliriz.

Kucaklayıcı olmanın ve kimseyi dışlamamanın daha olumlu sonuçlar getirdiğine inanıyoruz ve bunu zamanla görüyoruz.

Bu çerçevede, özellikle bölgenin ortak sorunları sözkonusu olduğunda, Kosova'nın Balkanlar'da bir kara delik olarak mütalâa edilmesini doğru bulmuyoruz. Statü konusundaki tutumlarımız ne olursa olsun, Kosova'yı bilhassa bölgesel işbirliğinin bir parçası haline getirmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Malûmunuz, uluslararası Adalet Divanı'nın tavsiye mahiyetindeki görüşünün yakın bir gelecekte yayınlanması beklenmektedir. Karar ne yönde olursa olsun, bölgede aklı selim ve sükunetin hakim olmasını arzu ediyoruz.

Bugüne kadar sergilenen sağduyulu yaklaşımları memnuniyetle karşılıyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

Bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehditlerden biri de terördür.

Terör illeti, değişik coğrafyalarda, farklı şekillerde yüzünü göstermektedir.

Bu asimetrik tehdit karşısında, bütün ülkelerin tavizsiz şekilde işbirliği ve dayanışma içinde olması, uluslararası camianın yekvücut olarak teröre karşı durması gerektiğine inanıyorum.

Saygıdeğer Devlet ve Hükümet Başkanları,
Muhterem Misafirler,

Bir senedir büyük bir kıvançla yürüttüğümüz GDAÜ Dönem Başkanlığı görevini yakın dostumuz Karadağ'a devrediyorum.

Dönem Başkanı sıfatıyla Balkanlara yenilikçi bir bakış açısı getirmeye, bu maksatla iddialı bir faaliyet programını hayata geçirmeye çalıştık.
Yakaladığımıza inandığım ivmenin müteakip Dönem Başkanı Karadağ'la birlikte daha da artacağına olan inancım tamdır.

Bu vesileyle, yeni Başkana başarılar diliyorum. Karadağ'a GDAÜ Dönem Başkanlığı sırasında her türlü destek ve katkıyı vermeye hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.

Değerli Dostlarım,

Bugünkü çalışmalarımız neticesinde kabul edeceğimiz GDAÜ İstanbul Bildirisi'nin halklarımıza Avrupa ailesi içinde barışçı ve müreffeh bir ortak geleceği sunma konusundaki güçlü irade ve taahhüdümüzün göstergesi olacağına eminim.

Hepinize teşekkür ediyorum.
Yazdır Paylaş Yukarı