11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrasya bölgesinde geçen dönemlerin aksine bu defa fırsatlardan çok risklerin ve tehditlerin ön plana çıktığını belirterek, bugün karşı karşıya kalınan engellerin daha ziyade bölgenin siyasi aktörlerinin bazı ihmalleri, belki zaman zaman ortaya çıkan siyasi öngörü veya maharet eksiklikleri veya kimi zaman bencilce, hırslı ve sorumsuz davranışları nedeniyle ortaya çıkan siyasi sorunlar olduğunu kaydetti.
Türkiye ile Rusya ilişkilerinin çok boyutlu bir hali olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Bu, Kafkasya’nın huzuru için çok önemliydi. Türkiye ve Rusya ilişkilerinde ortaya çıkan sorunun vakit geçirmeksizin çözülmesi, eski duruma tekrar dönülmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir adımın çok geniş bir coğrafyada önemli olumlu sonuçları olacaktır.” dedi.
19. Avrasya Zirvesi kapsamında verilen yemekte şeref konuğu olarak yer alan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünyada son dönemde yaşanan olayların, ülkelerin bir araya gelip sorunları çözmesine büyük zarar verdiğini ve bunu engellediğini söyledi.
Bu sorunların büyümesinin, Filistin meselesi gibi dünyanın ana meselelerinin çözümü için atılan adımları olumsuz etkilediğini belirten Gül, bunun acilen sona erdirilmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, son aylarda Türkiye ve Rusya arasında yaşanan gerginliğin sadece iki ülke için değil, bölge için de olumsuz etkileri olduğunu vurgulayarak, “Türkiye Rusya ilişkilerinin çok boyutlu bir hali vardı. Bu, Kafkasya’nın huzuru için çok önemliydi. Türkiye ve Rusya ilişkilerinde ortaya çıkan sorunun vakit geçirmeksizin çözülmesi, eski duruma tekrar dönülmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sadece iki ülke için değil, tüm bölge için çok önemli. Böyle bir adımın çok geniş bir coğrafyada önemli olumlu sonuçları olacaktır.” diye konuştu.
Azerbaycan ve Ermenistan sınırında yaşanan çatışmalara da değinen Gül, şunları kaydetti:
“Azerbaycan’a ait olan Yukarı Karabağ’ın işgali, Kuzey Kafkasya’daki meselelerin hep öyle gitmeyeceğini, bir gün aniden patlayacağını gösteriyor. Bugün yaşanan olaylar da riskin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Şehit düşen Azeri kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm Azerbaycan’a baş sağlığı dileklerimi iletiyorum. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın topraklarını işgal etmesinin kabul edilebilir bir yanı yoktu. Birleşmiş Milletler tarafından Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü tanınmıştır. Bu sorunun, Birleşmiş Milletleri Güvenlik Konseyinin kararları göz önünde bulundurularak, sulh yoluyla çözülmesi ve işgalin sona ermesi ve Azerbaycan toprak bütünlüğünün sağlanması barışa etki edecektir.”
Abdullah Gül, Avrupa Birliği'nin; mali kriz, göç ve mülteciler, terörizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamafobi gibi sorunlarla ciddi sınav verdiğini, bu problemlerin de öncelikli sorunların göz ardı edilmesine neden olduğunu ifade etti.
AB'nin sorunlarının aslında küresel sorunların bir yansıması olduğunun, herkesi etkilediğinin; dolayısıyla çözümüne de herkesin katkıda bulunması gerektiğinin altını çizen Gül, bu sorunların bazı önceliklerin gözardı edilmesine yol açabileceğine dair endişesini paylaştı ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün gerek en ileri Batı demokrasilerinde, gerekse yeni demokrasilerde, bazı siyasi aktörlerin, serbest piyasanın güçlenmesi, ticaretin liberalleşmesi, evrensel hukuk bazında temel hak ve özgürlüklerinin ve çoğulcu demokrasinin korunması, sosyal refahın kurulması gibi çağdaş değerleri, ekonomik veya siyasi krizleri bahane ederek, aşındırmaya çalıştıklarını üzülürek görüyorum. Bu değerler, insanlığın tarih boyunca sorunlarına çare olarak geliştirdiği ortak değerlerdir. Bunların populizme veya kısa vadeli dar çıkarlara feda edilmeleri, insanlık için geri adım teşkil edecektir."
Modern toplumlar olarak sorunlara çözüm üretme kapasitemiz ve enstrümanlarımız bulunduğuna dikkat çeken Gül, İran'ın nükleer dosyası ve Türkiye'nin mülteci meselesinde AB'ye yaptığı önerilerin yarattığı olumlu atmosferi örnek gösterdi.
“Türkiye’nin mülteci meselesiyle ilgili AB ile yaptığı yaratıcı öneri oldukça önemli. Uzlaşmayla çok büyük sorunların çözülmesi açısından önemli bir örnek. Irak ve Suriye’nin yeniden yapılanma çabalarının, yeni sorunlara yol açmadan çözülmesi gerekiyor. Çözdükten sonra yeni sorunların ortaya çıkmamasını temin etmek çok önemlidir. Bu nedenle buna ortam hazırlamadan nihai çözümler yapılması hayati önem taşıyor.”