Değerli Basın Mensupları,
Bugün Cumhurbaşkanı olarak serhat şehrimiz Ardahan’da bulunmaktan büyük bir mutluluk ve gurur duyuyorum.
Tabii ki Serhat şehirlerimizin, gerek batıda olsun, gerek doğuda olsun, hepsinin ayrı bir özelliği vardır. Bu özellikleri, Ardahan da taşıyor. Buralardaki vatandaşlarımız, bir noktada komşu ülkelerle de Türkiye’nin komşuluğunu gösteriyorlar. Türkiye’nin bu noktada sınırını bekliyorlar.
Ardahan coğrafi olarak yüksek bir yerde. Ardahan, biraz önce afişlerde de herkesin en güzel şekilde ifade ettiği gibi, güneşiyle, çilekleriyle, havasıyla, yaylalarıyla, ülkemizin ayrı güzelliklerinden birisine sahip olan bir ilimizdir.
Muhakkak ki tarım, hayvancılık, buranın ekonomik hayatının en önemli unsurlarıdır ama sadece bununla sınırlı kalmaması gerekir. Ardahan, Türk tarımına, Türk hayvancılığına, çok büyük katkısı olacak bir ilimizdir, bütün ovalarıyla yaylalarıyla.
Gün boyunca, Ardahan’da yapacağım ziyaretler çerçevesinde, şüphesiz ki ilimizle ilgili bütün bilgileri daha yakından alacağım. Bunlarla ilgili yapılacak işleri şüphesiz ki Ankara’da daha yakından takip edeceğiz.
Serhat şehirdeki vatandaşlarımız, kendilerini her zaman çok daha ayrıcalıklı hissederler ve bazen şöyle düşünürler. Merkeze uzak oldukları için ihmal ediliyor, unutuluyor gibi hisleri olur. Doğuda da batıda da bu vardır. Şu bilinsin ki Türkiye’nin dört bir köşesi, bizim için ayrı kıymettedir, ayrı değerdedir. Edirne’den Ardahan’a kadar bu güzel topraklar hepimizindir. Bu toprakların kıymetini hepimiz biliriz. Bu vatanın kıymetini biliriz.
Bütün vatandaşlarımızın da değerini ve kıymetini biliriz. Hepsinin şüphesiz ki başımızın üzerinde yeri vardır ve hepimizin varlığı da vatandaşımıza, vatanımıza, milletimize en iyi şekilde hizmet içindir.
Bugün burada olmaktan bir kez daha duyduğum memnuniyeti ifade ederim. Ve bugün yol boyunca, küçüklerin, büyüklerin, hanımların, herkesin gösterdiği sevgi ve muhabbete de çok çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.
Soru: Dün yaptığınız açıklamada, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve bazı illere de yayılan eylemlerin ardından, basına haber vermeden, bazı görüşmeler gerçekleştirdiğinizi söylediniz. Bu eğer bu kişi ya da grupları bizimle paylaşmanız mümkün mü ve sonuç alındı mı bu görüşmelerden?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Yanlış anlaşılmasın, bu konuyla ilgili, önde gelen, gerçekten iyi niyetli, herhangi bir siyasi, ideolojik akım içerisinde olmayan, bazı değerli bilim adamları, akademisyenler vardır, beni ziyaret ettiler. Yani basına açık yapmadığım görüşmeler, gizli kapaklı değil. Basına duyurmadan meseleyi daha iyi anlamak için, ilk günden dinledik. Bazı değerli şahıslar var, onları söylemek istemişimdir.
Ama memnuniyetle görüyorum ki işler, artık normal mecrasına girmek üzere. Zaten ilk günden itibaren de bu konuyla ilgili söylediğim şey şuydu: Bunlar demokratik olgunlukla aşılacak normlardır ve Türkiye’nin demokrasisi de yeteri kadar yetkindir, kurumları, mahkemeleri, bütün düzeni batı tipi demokratik standartların ve hukuk düzeninin hâkim olduğu bir ülkedir. Bunlar, konuşarak, diyalogla, anlayarak çözülür ve neticelenir, demiştim. Şimdi bütün bunların, böyle bir meşru bir zemin üzerinden gidiyor olmasından büyük bir memnuniyet duyuyorum. İşte hükümet, Sayın Başbakan, değerli bakanlar, onlar görüşüyorlar, herkes daha iyi anlamak için uğraşıyor ve eminim ki sonunda bir şekilde bir neticeye ulaşılacaktır. Ama bütün bunlar meşru bir zemin üzerinde yürümeye başlamıştır. Bu nedir, diyalogdur, konuşmadır ve neticede hukuki düzenin hukuki kararlarıyla ortaya çıkabilir bütün bunlar. Onun için bu saatten sonra artık herkese doğrusu sükûneti tavsiye ediyorum. Aklıselimle hareket etmenin mecburiyetini hepimizin hatırlaması gerektiğini bir kez daha burada söylemek istiyorum. Bütün esnafın, çalışanların, öğrencilerin, herkesin artık kendi görevlerine, işlerine dönmesi ve herkesin daha fazla zarar görmemesi gerekir. Onun için, daha önce de demiştim, sokaklar serbest bırakılmalı derken de bunu söylemiştim. Bunlar yasal ve meşru platformlarda artık konuşulan konulardır.
Sokakların, meydanların, buralardaki kuraldışı gösteriler, kuraldışı çalışmalar, bunlar bitmesi gerekir. Herkesin, işine gücüne dönmesi gerekir. Ve esnaflar, iş adamları, çalışanlar, bunların hepsi artık menfi şekilde etkilenmemeli, öğrenciler de okullarına dönmeli ve herkes işiyle gücüyle meşgul olurken, bir taraftan da bu meşru zeminler üzerinde muhakkak ki bir şekilde neticeye ulaşılacaktır. Onun için bundan memnuniyet duyuyorum, gelinen noktadan.
Soru: Efendim, Avrupa Parlamentosunun bir kararı oldu, Avrupa Parlamentosu’ndan bir karar çıktı, gezi olaylarına ilişkin, hükümetin tutumunu kınayan bir karar. Aynı zamanda sizin ve Bülent Arınç’ın da tutumunu öven açıklamalar var, nasıl değerlendirirsiniz o kararı?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin AB ile müzakere eden bir ülke olduğunu herhalde biliyordur. Ve müzakere etmenin, müzakereye başlamanın şartı da Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmektir. Türkiye yerine getirdiği için, işleyen bir demokrasi olduğu için, Türkiye’de hukuk düzeni olduğu için bizimle müzakere yapıyor. O açıdan tepkiler verilirken neyin ne olduğunu iyi bilmek gerekir. Bunlar, daha önce söylediğim gibi, Madrid’de olan, Atina’da olan, New York’ta olan, Londra’da olan olaylarla benzer olaylardır.
Soru: Efendim, Beyaz Saray dün Esad rejiminin muhaliflere yönelik kimyasal silah kullandığını açıkladı. Bu, bölge için sıcak bir gelişme. Nasıl değerlendirmek gerekir?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Bu sadece sıcak bir değerlendirme değil, bunlar çok önemli değerlendirmelerdir. Doğrusu buna ayaküstü bir açıklama yapmak istemem. Kimyasal silah kullanılması neredeyse küçük nükleer silah gibidir. Yani çok tehlikelidir bunun boyutları. Halepçe’de de neler olduğunu biliriz, unutulmaz, insanların hafızasındadır. O açıdan bunu, demek ki bütün diplomasi ve uzmanlar en iyi şekilde değerlendiriyorlardır. Ve bu tespit kesin bir şekilde yapılırsa muhakkak ki her şey başka bir safhaya girer.
Soru: İkinci Cenevre’de muhtemelen damgasını vuracak bir açıklama.
Sayın Cumhurbaşkanımız: Dediğim gibi, bunlara şu anda kulak dolgusu bilgi ile bir şey söylemek istemem çünkü bunlar çok önemli meselelerdir. Ayrıca tabii Suriye’deki şiddetin durması, iç savaşın durması, ateş kesin sağlanması, her şeyden önce onların komşuları olan, bizlerin arzu ettiğimiz bir şeydir. Gözümüzün önünde bir ülkenin kendini tükettiğini görüyoruz diye, içimizin yandığını, her gün neredeyse söylüyorum. Bildiğimiz şehirler, yakılıyor, çok büyük bir acı yaşanıyor Suriye’de. Bunun durması ve Suriye’nin bütün halkın temsil edilebildiği demokratik bir düzene geçebilmesi için ümit ederim ki Cenevre’de yapılacak toplantılar bir dönüş noktası olur.
Teşekkür ederim.